COVID-19, Sanayi ve Üretim
COVID-19 salgınının bizlerde yarattığı en önemli kavramı, “gelecek” olarak tanımlayabiliriz.
Bireylerin çalışma ve özel hayatında kendi çemberine hapsolduğu bir dönem geçirdik. Üstelik bu dönem, gelecekte neler olacağı konusunda da hepimizin soru işaretlerini artırdı. İnsanlar her zamankinden daha fazla geleceği düşünmeye ve sorgulamaya başladı. Ancak bir farkla, kendi pencerelerinden bakarak… Hayatı kendi ihtiyaçlarımız doğrultusunda kurgulamaya çalışırken dış etkenlerin neler olacağını, çevremizin nasıl şekilleneceğini ve gelecekte bizlere neler sunulacağını düşünmekteyiz. Buradan yola çıkarak yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgınının bizlerde yarattığı en önemli kavramı da “gelecek” olarak tanımlayabiliriz.
Böyle Ortamlar, Fırsatları Barındırıyor
Peki, biraz da işin sanayi ve üretim tarafını bakalım. Burayı nasıl anladık? Nasıl anlamalıyız? İşletmemizi veya kararlarımızı nasıl şekillendirmeliyiz? Maalesef tüm bu soruların, henüz net bir cevabı yok. Şu anda tüm paydaşlar; durumu daha fazla algılamaya, muhakeme etmeye ve neler yaşadığından yola çıkarak çeşitli öngörüler üretmeye çalışıyor. Şu da bir gerçek ki böyle ortamlar; riskleri ve belirsizlikleri içerdiği gibi, fırsatları da barındırıyor. Bizlere oyun alanı açarak esneklikler getiriyor. Şu aşamada verilen kararların geleceğimizi etkileyeceğini not ettikten sonra konuyu; geçmişi, bugünü ve geleceği ile değerlendirmek yararlı olacak.
Sanayinin Gelişim Hikâyesi
Geleceği konumlandırmaya, bir başka deyişle anlamlandırmaya çalıştığımız dönem Endüstri 4.0 yani 4’üncü Sanayi Devrimi olarak adlandırıldı. Peki, 4’üncü Sanayi Devrimi’ne gelene kadar neler yaşadık? İlk Sanayi Devrimi, yeni icat edilen makinelerle başladı. Yani insan gücüne destek olan ve bunun çok daha üzerinde buhar gücüyle çalışan makinelerle… Ardından 1900‘lerde daha yüksek hacimli üretimlerin önünü açan ardışık yöntemler geliştirildi ve bugünkü üretim hattımızın temelleri atılmış oldu. 1970‘lere geldiğimizde ise artık otomasyon çağının ve 3’üncü Sanayi Devrimi’nin başladığını gördük. Programlanabilir ve robotlarla oluşturulan sistemler de İkinci Sanayi Devrimi’ni, bambaşka bir noktaya taşıyarak bugün kabul ettiğimiz modern üretim sistemlerine evirdi. Özellikle 1990‘larla birlikte robotlar, üretimin ana hakimi olmaya başladı ve hızla otomotivden genel endüstriye kadar her yere yayıldı. Dünyada kişi başına düşen robot sayıları giderek arttı ve bunlar takip edilen veriler hâline geldi.
Dünya, 3’üncü Sanayi Devrimi ve onun en önemli parçası olan robotlarla birlikte karanlık ve kendi kendine çalışan fabrikaları hayal etti. Bu da çok normaldi. Çünkü robotlar, altlarında birden fazla disiplini barındıran karmaşık yapılardı ve mühendislere ileri gitmeleri için cesaret veriyorlardı. Endüstride robotlarla geliştirilen uygulamaların ardından bilgisayar ve bilişim alanındaki gelişmelerle de üretimin taşınacağı yerlere odaklanıldı. Yeni teknolojiler, güncel malzemeler, hızlı haberleşme, yazılım, daha kabiliyetli robotlar ve giderek artan robota dayalı uygulamalar… Tam da bu aşamada yeni Endüstri Devrimi’nin tohumları oluşturulmaya başlandı. Üretimin yüksek düzeyde robota ve otomasyona dayalı olmasıyla birlikte onun hakkındaki tüm bu alt ekipmanlardan oluşan bilgi demeti, pratik olarak elde ediliyordu. Buradan hareketle yeni sanayinin dayalı olduğu, sistemlerin otomatik olarak yönetilmesi kavramı oluşturuldu. Bu hedef ve etrafındaki çevreyi biz, Endüstri 4.0 olarak tanımlamaya başladık. Bugün üzerinde konuşulan bağlı kavramlar ise büyük veri, nesnelerin interneti, makine öğrenmesi, yapay zekâ, dijital ikiz ve simülasyon olarak karşımıza çıktı.
Çalışma ortamları, üretim hatlarındaki ekipmanlarla ve bunların içerdiği gelişmiş sensörlerle artık daha detaylı algılanabiliyor. Üretimin içerisindeki tüm robotlar ve ona bağlı ekipmanlardan elde edilen veriler, bulut ortamına atılıyor. Ardından veriler, bu ortamda geliştirilen çok yetenekli algoritmalarla işlenip; üretimin analizi, anlık takip veya bakım öngörüleri doğrultusunda sonuçlar elde edilmeye çalışılıyor.
Türkiye İçin İşler Nasıl Gitti, Gidiyor?
Türkiye için işler nasıl gitti? Ülkemiz bu ortamın neresinde? Bu sorulara cevaben kendi ülke dinamiklerimizin de farkında olarak şu tespiti yapmamız gerekiyor. Türkiye‘deki robotlaşma oranı, kendimizi karşılaştırdığımız veya karşılaştırıldığımız ülkelere göre hâlâ çok daha düşük. Buna paralel olarak da sanayi, üretim ortamı, robot ve onun üretimdeki yeri gibi konuları; bir kavram şeklinde tabana yaymakta oldukça zorlandık. Robot yatırımları noktasında doğru ve çabuk kararlar veremedik. Özetle Endüstri 4.0’ı konuşurken ülke olarak çok çalışmalı, dünyada olan gelişmelere yetişebilmek için konuyu daha ciddiye almalıyız.
Robot yatırımlarında yaptığımız işin güçlü bir mühendislik içerdiğini unutmamalıyız. Bu kapsamda en uygun seçimlerde bulunmalı ve bu seçimleri içeren en iyi çözümleri de bulmalıyız. Böylece daha güvenilir veriler elde ederek sağlam adımlar atabiliriz. Konunun tekniğinin göz ardı edildiği ve sadece üretime robot eklenmesi olarak sonlanan çalışmalarda, ya hüsran ya da verimsizlik ortaya çıkıyor. Hâlbuki biz bu yatırımları, verimliliğimizi yükseltmek adına yapmıyor muyuz?
Fikirleri Hayata Geçirmeliyiz
Tüm işletmelerimiz gelecek planları yapıyor. Ancak daha iyi planlar için de fazla zaman harcamalıyız. Bunu gerçekleştirirken de sadece günün moda kalemlerini ve kavramlarını değerlendirerek değil, üretim ve planın hepsine bakarak ihtiyaca ve sektörün geleceğine yönelik rasyonel kararlar vermek çok değerli olacak. Gerekirse buralarda işi tüm yönleriyle araştırabilecek güçlü mühendislik firmalarıyla çalışmak, size hız ve doğruluk avantajları getirecek. Şunu aklımızdan çıkarmamamız lazım: Önce fikirlere sahip olacağız, düşüneceğiz. Böylece işin başlangıç kısmını halletsek de daha zorlu tarafı başlayacak. Fikirler çok değerli, ancak asıl olan bunları hayata geçirebilmek. Bugün hâlâ “Sanayinin neresindeyiz?” diye konuşuyor olmamızın, hepimize bir şeyler anlatması gerektiğini düşünüyorum.
Dünyadaki Gelişmelerden Haberdar Olmalıyız
İşletmelerimiz üretiminin yanı sıra malzemesi ile ürününü de takip etmeli; araştırmalı ve mühendislik anlamında tam olarak çözümlemelidir. Yine firmalarımız, dünyadaki gelişmelerden haberdar olmalı ve ürünlerin gittiği yön konusunda farkındalığını en üst düzeyde tutmalıdır. Üretim teknolojilerinde yapılan projelerde çok dikkatli olunması gerekir. Zira çok fazla kriter bir araya gelerek doğru bir fabrikayı ve sistemi meydana getirir. Bunlardan biri eksikse verimlilik ciddi anlamda düşer, dolayısıyla beklenen sonuçlar da alınamaz. Üretimin tekrar ön sıralara geldiği ve daha da geleceği bir dönemde robotlaşma ve otomasyon seviyelerinin yükselmesi; aslında çok basit şekilde üretim hacimlerinin artarak, ihtiyaçların çoğalmasından kaynaklanmaktadır. Yüksek hacimli üretim, çok başarılı hat kurguları gerektirir. Ancak hızın getirdiği riskleri yok edebilmek ve kalite kayıplarını yaşamamak adına, oldukça detaylı çalışmalar gerekir.
Tüm bu etkenlerle başarılı bir yatırım için farklı senaryolar ortaya çıkabilir. Yatırımcı hazır, ancak proje-plan olmayabilir. Ya da proje-plan iyi olmasına rağmen çalışacak ekip bulunmayabilir. Ancak başarı için bunların hepsinin ayrı ayrı iyi bir seviyeye yükseltilmesi gerekir. Bahsettiğim gibi planlar, öncelikle ürün ve üretim teknikleri açısından farkındalığı yüksek bir ekiple yapılmalıdır. Aklımızdan asla çıkarmamamız gereken bir diğer konu, esnekliğimizi yitirmememizdir. Bugün bu değişimleri ve ani kırılmaları test ettiğimiz zamanlardan geçerken çevikliğin ne kadar değerli olduğunu da göreceğiz. Yani değişimlere veya yönelimlere en hızlı uyum sağlayarak planlarımızı revize edebilecek açıklığa, ekiplere ve partnerlere ihtiyaç duyacağız. Teknolojiyi uzmanlarıyla beraber yorumlamaksa bu yolda herkese avantaj sağlayacak.
Hiç beklemediğimiz bir anda karşımıza çıkan COVID-19 salgını bazı şeyleri hızlandırsa da içinde bulunduğumuz ortamı değiştirmedi. Biz dijitalleşme yolunda zaten çok hızlı yol almalıyız. Hatta yukarıda açıklamaya çalıştığım gibi bu noktada işimiz biraz daha zor. Zira birkaç devrimi birlikte koordine etmemiz elzem. Üretimimizi; robot, otomasyon uygulamalarını ve buna ilave olarak yeni kavramları içselleştirerek planlamalıyız. Yapay zekâ kullanımını ve akıllı fabrika konseptlerini de değerlendirmeliyiz.
Şimdi de kısaca önemli birkaç kavramın üzerinden geçelim ve bunların ürün ve rekabet üstündeki etkilerini değerlendirelim. Takdir edersiniz ki yapay zekâ ve makine öğrenmesi kavramlarını basitleştirerek insanların doğru kararlar vermesini ve verimli çalışmasını hedeflemekteyiz. Bu noktada yapay zekâya sahip makine veya sistemleri de kendi performanslarını optimize edebilen ve yeniden kurgulayabilen akıllı sistemler olarak ortaya koyabiliriz. Günümüzde yapay zekâ, üretimde yeni bir model oluşturmaktadır. Üretimin tamamen ağa bağlanması, yüksek robot oranlı üretim alt sistemlerinden çok büyük verilerin toplanması-biriktirilmesi ve milyarlarca verinin en iyi analizlerden geçirilmesi; bizleri ortak hedef olan daha iyi, daha hızlı ve daha doğru üçlüsüne kilitleyecektir. Buradan yola çıkarak akıllı fabrikalar; verimli ve daha küçük hacimlerde çalışabilen, insan etkisinin azaldığı, çevresini daha hızlı-detaylı algılayabilen, esnek ve çalışmasını belirli sınırlarla da olsa yönetebilen bir yapıya dönüşmektedir. Nesnelerin interneti, simülasyonlar ve dijital ikizler gibi kavramlar da bizi; yüksek otomasyondan hiper otomasyon seviyesine çıkaracaktır.
Bizlere Düşen Görevler
Salgın dönemi, beraberinde tüm bu konuları daha açık ve çabuk şekilde getirdi. Bu gelişmelerdeki avantajları yakalamak ve tehditlerden kaçabilmek içinse attığımız her adımda bilinçli olmalıyız. Bu kapsamda salgının ortaya çıkardığı moda akımlara yönelmek yerine, “Zaten içinde olmamız gereken yerlerde daha sağlam, çevik, rekabetçi ve sürdürülebilir üretim üslerini nasıl kurabiliriz?” Sorusuna odaklanmalıyız. Bu kapsamda iç planlarımızı hızlandırmalı, ekiplerimizi teknolojiye hazır tutmalı, farkındalığı yükseltmeli ve teknolojiyi beraber yorumlayacağımız mühendislik firmalarıyla iş birliklerimizi çoğaltmalıyız. Böylece ülkemizin sanayisini ve üretimini, iş bölümü yaparak daha kolay yukarıya taşımız oluruz. Özetle günümüze uygun plan ve kurgularla başarılı bir gelecek, hiç de uzak olmayacaktır.